Ben bir yemek uydurdum

Havuçları soydum, tencereye koydum, been biir yeeemeeek uyyyduurrrdum.. duma duma dum..

Ne yesek ne yesek derken kendiliğinden bu yemek çıktı ortaya…

Kuzu etini yağlı olduğu için pek sevmem.. Ama bu yemek pek bir hafif oldu. Sahip olmanız gereken temel şey kalın tabanlı bir çelik veya mümkünse (olunca süper oluyor) döküm tencere…

2 parça kuzu incik,
2 parça böbrek yatağı
1 yeşil biber
1 kırmızı biber
3 ince havuç
2 orta boy soğan
2-3 diş sarımsak
zeytinyağı
kekik (taze olursa süper olabilir diye düşünüyorum..)
yarım limon suyu
yarım limonun kabuğunun rendesi
tane karabiber
tuz (mümkünse kaya tuzu)

Nasıl yapalım?

Önce etleri yıkıyoruz, sonra zeytinyağı ve kekikle sıvıyoruz. Tencereye koyuyoruz ve diğer malzemeleri iri iri doğrayarak tencereye ekliyoruz. Üzerini alüminyum kağıtla kapatıyoruz. Çooook kısık ateşte pişirmeye bırakıyoruz. Tek derdimiz bu yemek en az 2 saatte pişiyor. 2 saat sonra bile hala içinde bir miktar su vardı. Biraz daha pişirip sebzeli tandır gibi de yiyebilirsiniz..

Biz, yanına azıcık makarna haşladık, zeytinyağladık, bir salata yaptık.. Keyfimize baktık.. Size de keyifli sofralar olsun…

Afiyet olsun, lop lop keyif olsun…:)))))

Et

Merhabalar yine…

Bu akşam ki menümüzü sizinle paylaşmak istedim. Hepimizin dertlerinden biridir yumuşak et pişirmek. Ya sert olur, ya az pişmiş.. bir türlü tam pişmiş (yani istediğiniz gibi) eti hazırlayamazsınız. İşte bu gece minik sırlarını söyleyeceğim… Artık sizin de yumuşak ve dilediğiniz gibi pişmiş etiniz olacak.

Şu günlerde artan et fiyatları karşısında böyle bir paylaşımı yapıp yapmamayı ciddi olarak düşündüm. Ama her gece yemiyoruz, üstelik içtiğimiz şarabı da hesaba katınca (ikişer kadeh) kişi başı maliyet 16 TL oldu. Üstelik, bulaşık, pişirme, fırın dolayısıyla elektrik masrafları da dahil. Çok ulaşılamaz değil yani.. 16 TL ye neler dahil: 2 kadeh şarap, çoban salata, 1 koca parça antrikot, yarım su bardağı pirinç ile pişmiş domatesli pilav ve 1 dilim tam buğday unundan yapılmış ekmek… Protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler… hepsini bir öğünde almak mümkün…

Gelelim yemeğimize.. Pilavı bildiğinizi varsayarak sadece eti anlatacağım.

Nasıl yumuşak et pişiririz????

  • Öncelikle kendinize iyi bir kasap bulun..:))) kasabınızı kızdırmayın, suyuna gidin :))) elinde koca satır var ne de olsa değil mi?? :))) Şaka bir yana, kasabınıza etinizi nasıl pişireceğinizi, ne yemek yapacağınızı söylediğinizde size yardımcı oluyorlar. Böylelikle yanlış bir et almazsınız.
  • Etin içinde mermer gibi ince damarlar olan etler mesela antrikot gibi ızgaraya veya teflon tavada pişirmeye uygundur. (çelik tavada yapmanızı öneririm o ayrı 🙂 )rosto, nuar  gibi yağsız etler daha çok haşlamaya veya fırında veya döküm tencerelerde uzuuun uzuuun pişmelere uygundur.. Genellikle böyle zamanlarım olmadığı için favori etim antrikottur.. Bonfile etlerin kralıdır, her türlü kullanılır, bugün itibariyle fiyatı 44.90 TL dir. Ateş gibidir el yakar.. ama çok lezzetlidir. 
  • Artık tarife geçelim değil mi?  Kasaptan aldığınız etleri mutlaka yıkayın ve kağıt havlu ile kurulayın. Üzerlerine tuz, karabiber ve çok az zeytin yağı dökün. 
  • Fırınınızı 200 dereceye ayarlı bir şekilde yakın. 
  • Çelik tavanızı harlı ateşe oturtun ve tavanızın ısındığından emin olun. Etlerinizin tuzlu taraflarını tavaya değecek şekilde tavaya yerleştirin. Aman dikkat, tava çok sıcak olduğu için etler tavaya anında yapışır ve asla oynatamazsınız. Onun için yerleştirirken düzgün koymaya özen gösterin.
  • Yaklaşık 3 ila 5 dk arasında et tavadan kurtulmayı başarabilir. O zamana kadar etinizi ellemeyiniz. Etin bir yönü kızarmadan öteki tarafını çevirmeyiniz. Aksi halde etin suyunun çıkmasına ve lastik gibi olmasına neden olursunuz. Etin bir yönü kızardıktan sonra diğer yönünü çevirin ve yine 2-3 dk. bekleyin. Etlerinizi bir başka fırın kabına alın.. Etinizi kabuk tutturduk ama şu anda içleri çiğ. Az pişmiş seviyorsanız yiyebilirsiniz tabi ama sağlık açısından önermiyorum. 
  • Fırın kabındaki etlerinizi fırınınıza yerleştirin. İyi pişmiş için 8 dk, orta pişmiş için 4-5 dk. fırında pişiriyoruz. Ama işimiz daha bitmediii….
  • Çelik tencerenin içinde kahverengi et izlerini gördünüz değil mi? İşte şimdi onlardan son derece lezzetli bir sos yapacağız..
  • Tencerenin içerisine 1 tatlı kaşığı tereyağı ve 2 çorba kaşığı kadar zeytinyağı koyuyoruz. Tümüyle tereyağıyla da yapabilirsiniz ama kollestrolümüze dikkat ediyoruz.
  • Tereyağı eridiği zaman yemekte içeceğiniz şaraptan 1 bardak ayırıp tavanın içine döküyoruz. Bu arada tavanın altı açık.. ama çok harlı değil.. şarap kaynarken içine süt ekliyoruz.. Aslında tereyağı ve süt yerine doğrudan 1 bardak kadar krema koyabilirsiniz daha lezzetli ama daha kalorili ve kollestrollü olacağını düşündüğüm için az tereyağı ve bol süt kullanarak yaptım. Sütü de yaklaşık 3/4 su bardağı kadar koyuyoruz. Aroma için içine bolca kekik serpiyoruz. isterseniz sarımsak ta koyabilirsiniz. Ben koymadım ama yakışır..
  • Bunlar pişerken etimiz de olmuştur. Tabağa yerleştiriyoruz, üzerine tavada pişirdiğimiz ve suyu çeken sosumuzu döküyoruz. 
  • Bu gece pek açtık, o yüzden pilavın demlenmesini bekleyemedik, domatesli risotto gibi oldu :)))) biz sevdik.. 
  • Size de afiyet olsun.. 
  • Et soğumadan yiyelim diye fotoğrafla pek uğraşamadım. Böyle yanık filan gibi duruyor, değil.. sosumuz kırmızı şaraplı olduğu için koyu renk ama fotoğraf makinasının ayarlarıyla uğraşmadığım, gözüm yemekten başka birşey görmediği için böyle yanık gibi duruyor..:)) 

İyi geceler… Düşlerinizde çikolatalar görün…:))))

Balıklı penne

Yine gece, yine ben buralardayım…

Bugün bütün bir gün toplantıdan toplantıya koşturduktan sonra akşam üzeri Atilla ile kendimize bir iltifat yapıp bira/patates keyfi yaptık.. Bunların sonunda tabii ki acıkmamız gecikti.

Glisemik indeksi düşük, ama lezzetli ve de çabuk bir yemek yapalım diyerek mutfağa girip malzeme kontrolu yaptım.

İglo marka parmak balıktan (finger fish) 4 adet kalmış. Bu markanın bu ürününü acil durumları düşünerek her zaman evde bulundurmaya çalışıyorum. Gerçekten deniz balığı yediğinizi anlıyorsunuz. Ayrıca, Barilla’nın kepekli penne makarnası, cuma günü Bostanlı Organik pazarından aldığımız domateslerimiz, organik olmasa da taze maydanozlarımız ve de sarımsağımız da varmış… yaşasıınn.. işte yemeğimiz…

Önce makarnanın suyunu ateşe koyduk, sonra domatesleri 4’e böldüm. Kabuklarını soymadım, tavada çevireceğim için dağılabilirlerdi.. Tavaya 1 yemek kaşığı kadar zeytinyağı koydum, üzerine domatesleri, 1 diş sarımsağı,biraz deniz tuzunu, biraz çekilmiş karabiberi ve bir tutam toz şekeri ilave ettim. Tavayı sallaya sallaya pişirmeye bıraktım. Biraz piştikten sonra (aman bu arada su kaynamıştır, makarnanızı içine kaynadıktan sonra tuz ilave ettiğiniz tencereye koymayı ve de timerınızı çalıştırmayı unutmayın. 9 dakikanız var…) sarımsağı çıkarttım ve tavanın içine balık parçalarını koydum. hepsinin üzerine bir küçük avuç içi kadar ince doğranmış maydanozu serptim. Balıkların bir tarafı pişmeden çevirmedim ki yağ çekmesin.. tavada biraz domates suyu biraz sarımsak tadı olan azıcık yağ var..

Her iki tarafı piştiğinde alarmınız da çalacak. (bende öyle oldu) Makarnayı süzdük, biraz zeytinyağı ve bir avuç ince doğranmış maydanozu ekledik ve şöyle bir karıştırdık. Tabaklara paylaştırdık, üzerlerine ikiye kestiğim balık parçalarını ve domatesleri koydum. Böylece az yağlı, glisemik indeksi düşük, karbonhidratlı, proteinli ve de sebzeli bir akşam yemeği yedik…

Öneririm hepsi 15 dk sürdü. Çok bulaşık da çıkmadı…

Afiyet olsun..

Marmelat günü

Merhabalar…

Efendim, bugün marmelat günümüzdü..Pazar gününü huzurlu bir şekilde marmelat yaparak geçirdik.. 🙂

Bostanlı da her cuma günü “ORGANİK ÜRÜNLER” pazarı kuruluyor. Gerçekten organik..bütün üreticiler, belgeli, levhalı…

Cuma günü bu pazardan aldığımız mis kokulu eriklerden marmelat yapayım ve böylece ilk organik reçelim olsun istedim.

Metrodan aldığımız 2.5 kilo kayısıyı da marmelat haline getirelim istedim. Anlayacağınız gibi bir kaç saat mutfaktaydık..:)))

Tariflere ve fotoğraflara geçelim mi?

Organik erik marmelatı;
1 kg organik belgeli mis kokulu kırmızı erik veya kayısı 🙂
miktarını sonra söyleyeceğim kadar şeker
1 kaşık limon suyu
kavanoz
kağıt havlu
lastik veya biraz ip :)))

Yapılışı:
eriklerin/kayısıların çekirdeklerini çıkartıyorsunuz, çelik bir tencereye (teflonu artık sağlık nedenleriyle kullanmıyoruz biliyorsunuz..) koyuyorsunuz. Su vs ilave etmeden orta-kısık bir ateşin üzerine yerleştiriyorsunuz. Yaklaşık 10-15 kadar sonra erikler/kayısılar yumuşayınca altını kapatıyorsunuz.

Annem marmelatı kevgirden geçirirdi. Bu yöntemle eriğin kabukları da ayrılıyor. Ama ben bu kabuklardaki lezzeti çok sevdiğim için bütün tencerenin içine el blender’ını sokuyorum ve bunu püre haline getiriyorum. Dilerseniz siz de kevgirden geçirebilirsiniz ama bence hem daha eziyetli hem daha az lezzetli..

Daha sonra bu yaptığınız püreyi bir ölçü kabına boşaltıyorsunuz. Ölçülü bir kabınız yoksa başka bir kaba boşaltın. Şeker ölçüsü için bu gerekli. İşin sırrını şimdi açıklıyorum…… dı dıınnn.. şeker miktarı 1 ölçü erik püresine 1 ölçü şeker.. gr, kilo filan yok.. ne kadar püre o kadar şeker.. kepçe kepçe bile ölçebilirsiniz. ve kafanız karışmasın ben ölçemem diyorsanız bir kepçe püre, bir kepçe şeker koya koya da gidebilirsiniz…:)

Yine bu şekerli püremizi ateşin üzerine koyuyoruz ve kaynamasına izin veriyoruz 🙂 reçel yaparken yaptığımız gibi köpüklerini alıyoruz. Yaklaşık 10-15 dak kaynatıyoruz. Daha öncede dediğimiz gibi bizim reçellerimiz ocakta değil, güneşte pişiyor :)))Daha sonra kavanozlara koyup, kağıt havluyu iki kat yapıp ağzına yerleştirip, lastikle tutturuyoruz. Niçin kağıt havlu, çünküüüü reçelimize toz gitmesin ama reçelimiz veya marmelatımız hava alsın..:)

Afiyet olsun…

İlk reçel

Yine gecenin bir vakti… Herhalde ben hep bu saatlerde bloğuma yazabileceğim.

Bu gecenin ürününü sizinle paylaşmak istedim. Efendim, bu akşam çilek reçeli yaptım…

Bu kez Atilla birşeye karışmadı :))))

Çilek reçelinin tarifini vereyim arkadaşlar, pek kolay… Hiç gözünüz korkmasın…

Reçellerinizi evde yaparak glikoz şurubu gibi artık tatlı dünyasının olmazsa olmazı diye gördükleri katkı maddesinden çocuklarınızı ve de kendinizi korumuş olursunuz…

ÇİLEK REÇELİ
1 gg çilek, sabırla yavaş yavaş saplarını ayıklıyorsunuz…
1 kg toz şeker.
1 yemek kaşığı limon…

Çilekleri ayıkladıktan sonra içinde pişireceğiniz tencereye koyuyorsunuz… Üzerine şekerinizi döküyorsunuz… Ve bir gece böylece bekliyorsunuz…

Ertesi sabah veya benim gibi çalışan biriyseniz ertesi akşam içine başka hiç bir su eklemeden tencerenizi orta ateşe oturtuyorsunuz. Resimde görüldüğü gibi kaynıyor… Zaman içerisinde de köpükleniyor… Köpükleri kevgir kaşığı ile (delikli kaşık) alıyor bir tabakta biriktiriyorsunuz (pek lezzetlidir, yarın kahvaltıda Şerife ile yiyeceğiz … Çok kaynatmayın, unutmayın ağda değil reçel yapıyoruz…:))) 10 dakika kaynama yeter… İçine limon suyumuzu ekliyoruz, sulu olacak merak etmeyin… Bizim reçelimiz güneşte olacak, ateşte değil. 🙂

Daha sonra reçelimizi kavanozlara koyuyoruz.

Ağızlarına 2 kat halinde kağıt havlu koyup, lastikle veya bir rafya ile bağlıyoruz, Balkonumuzda güneş gören bir köşeye yerleştiriyoruz…
İşin en zor yanı burası… 15 gün reçelimiz olsun diye bekliyoruz… Sonra da mis gibi yiyoruz…:)))
Tarif yazmakta birşey yok da… Şu resimleri bi de sırasıyla ekleyebilsem…:((( Başaramazsam tarife baka baka anlarsınız artık değil mi??
 
Afiyet olsun… İyi geceler diliyorum…
 


Ama sanırım başardım… 🙂