Balıklı penne

Yine gece, yine ben buralardayım…

Bugün bütün bir gün toplantıdan toplantıya koşturduktan sonra akşam üzeri Atilla ile kendimize bir iltifat yapıp bira/patates keyfi yaptık.. Bunların sonunda tabii ki acıkmamız gecikti.

Glisemik indeksi düşük, ama lezzetli ve de çabuk bir yemek yapalım diyerek mutfağa girip malzeme kontrolu yaptım.

İglo marka parmak balıktan (finger fish) 4 adet kalmış. Bu markanın bu ürününü acil durumları düşünerek her zaman evde bulundurmaya çalışıyorum. Gerçekten deniz balığı yediğinizi anlıyorsunuz. Ayrıca, Barilla’nın kepekli penne makarnası, cuma günü Bostanlı Organik pazarından aldığımız domateslerimiz, organik olmasa da taze maydanozlarımız ve de sarımsağımız da varmış… yaşasıınn.. işte yemeğimiz…

Önce makarnanın suyunu ateşe koyduk, sonra domatesleri 4’e böldüm. Kabuklarını soymadım, tavada çevireceğim için dağılabilirlerdi.. Tavaya 1 yemek kaşığı kadar zeytinyağı koydum, üzerine domatesleri, 1 diş sarımsağı,biraz deniz tuzunu, biraz çekilmiş karabiberi ve bir tutam toz şekeri ilave ettim. Tavayı sallaya sallaya pişirmeye bıraktım. Biraz piştikten sonra (aman bu arada su kaynamıştır, makarnanızı içine kaynadıktan sonra tuz ilave ettiğiniz tencereye koymayı ve de timerınızı çalıştırmayı unutmayın. 9 dakikanız var…) sarımsağı çıkarttım ve tavanın içine balık parçalarını koydum. hepsinin üzerine bir küçük avuç içi kadar ince doğranmış maydanozu serptim. Balıkların bir tarafı pişmeden çevirmedim ki yağ çekmesin.. tavada biraz domates suyu biraz sarımsak tadı olan azıcık yağ var..

Her iki tarafı piştiğinde alarmınız da çalacak. (bende öyle oldu) Makarnayı süzdük, biraz zeytinyağı ve bir avuç ince doğranmış maydanozu ekledik ve şöyle bir karıştırdık. Tabaklara paylaştırdık, üzerlerine ikiye kestiğim balık parçalarını ve domatesleri koydum. Böylece az yağlı, glisemik indeksi düşük, karbonhidratlı, proteinli ve de sebzeli bir akşam yemeği yedik…

Öneririm hepsi 15 dk sürdü. Çok bulaşık da çıkmadı…

Afiyet olsun..

Marmelat günü

Merhabalar…

Efendim, bugün marmelat günümüzdü..Pazar gününü huzurlu bir şekilde marmelat yaparak geçirdik.. 🙂

Bostanlı da her cuma günü “ORGANİK ÜRÜNLER” pazarı kuruluyor. Gerçekten organik..bütün üreticiler, belgeli, levhalı…

Cuma günü bu pazardan aldığımız mis kokulu eriklerden marmelat yapayım ve böylece ilk organik reçelim olsun istedim.

Metrodan aldığımız 2.5 kilo kayısıyı da marmelat haline getirelim istedim. Anlayacağınız gibi bir kaç saat mutfaktaydık..:)))

Tariflere ve fotoğraflara geçelim mi?

Organik erik marmelatı;
1 kg organik belgeli mis kokulu kırmızı erik veya kayısı 🙂
miktarını sonra söyleyeceğim kadar şeker
1 kaşık limon suyu
kavanoz
kağıt havlu
lastik veya biraz ip :)))

Yapılışı:
eriklerin/kayısıların çekirdeklerini çıkartıyorsunuz, çelik bir tencereye (teflonu artık sağlık nedenleriyle kullanmıyoruz biliyorsunuz..) koyuyorsunuz. Su vs ilave etmeden orta-kısık bir ateşin üzerine yerleştiriyorsunuz. Yaklaşık 10-15 kadar sonra erikler/kayısılar yumuşayınca altını kapatıyorsunuz.

Annem marmelatı kevgirden geçirirdi. Bu yöntemle eriğin kabukları da ayrılıyor. Ama ben bu kabuklardaki lezzeti çok sevdiğim için bütün tencerenin içine el blender’ını sokuyorum ve bunu püre haline getiriyorum. Dilerseniz siz de kevgirden geçirebilirsiniz ama bence hem daha eziyetli hem daha az lezzetli..

Daha sonra bu yaptığınız püreyi bir ölçü kabına boşaltıyorsunuz. Ölçülü bir kabınız yoksa başka bir kaba boşaltın. Şeker ölçüsü için bu gerekli. İşin sırrını şimdi açıklıyorum…… dı dıınnn.. şeker miktarı 1 ölçü erik püresine 1 ölçü şeker.. gr, kilo filan yok.. ne kadar püre o kadar şeker.. kepçe kepçe bile ölçebilirsiniz. ve kafanız karışmasın ben ölçemem diyorsanız bir kepçe püre, bir kepçe şeker koya koya da gidebilirsiniz…:)

Yine bu şekerli püremizi ateşin üzerine koyuyoruz ve kaynamasına izin veriyoruz 🙂 reçel yaparken yaptığımız gibi köpüklerini alıyoruz. Yaklaşık 10-15 dak kaynatıyoruz. Daha öncede dediğimiz gibi bizim reçellerimiz ocakta değil, güneşte pişiyor :)))Daha sonra kavanozlara koyup, kağıt havluyu iki kat yapıp ağzına yerleştirip, lastikle tutturuyoruz. Niçin kağıt havlu, çünküüüü reçelimize toz gitmesin ama reçelimiz veya marmelatımız hava alsın..:)

Afiyet olsun…

İlk reçel

Yine gecenin bir vakti… Herhalde ben hep bu saatlerde bloğuma yazabileceğim.

Bu gecenin ürününü sizinle paylaşmak istedim. Efendim, bu akşam çilek reçeli yaptım…

Bu kez Atilla birşeye karışmadı :))))

Çilek reçelinin tarifini vereyim arkadaşlar, pek kolay… Hiç gözünüz korkmasın…

Reçellerinizi evde yaparak glikoz şurubu gibi artık tatlı dünyasının olmazsa olmazı diye gördükleri katkı maddesinden çocuklarınızı ve de kendinizi korumuş olursunuz…

ÇİLEK REÇELİ
1 gg çilek, sabırla yavaş yavaş saplarını ayıklıyorsunuz…
1 kg toz şeker.
1 yemek kaşığı limon…

Çilekleri ayıkladıktan sonra içinde pişireceğiniz tencereye koyuyorsunuz… Üzerine şekerinizi döküyorsunuz… Ve bir gece böylece bekliyorsunuz…

Ertesi sabah veya benim gibi çalışan biriyseniz ertesi akşam içine başka hiç bir su eklemeden tencerenizi orta ateşe oturtuyorsunuz. Resimde görüldüğü gibi kaynıyor… Zaman içerisinde de köpükleniyor… Köpükleri kevgir kaşığı ile (delikli kaşık) alıyor bir tabakta biriktiriyorsunuz (pek lezzetlidir, yarın kahvaltıda Şerife ile yiyeceğiz … Çok kaynatmayın, unutmayın ağda değil reçel yapıyoruz…:))) 10 dakika kaynama yeter… İçine limon suyumuzu ekliyoruz, sulu olacak merak etmeyin… Bizim reçelimiz güneşte olacak, ateşte değil. 🙂

Daha sonra reçelimizi kavanozlara koyuyoruz.

Ağızlarına 2 kat halinde kağıt havlu koyup, lastikle veya bir rafya ile bağlıyoruz, Balkonumuzda güneş gören bir köşeye yerleştiriyoruz…
İşin en zor yanı burası… 15 gün reçelimiz olsun diye bekliyoruz… Sonra da mis gibi yiyoruz…:)))
Tarif yazmakta birşey yok da… Şu resimleri bi de sırasıyla ekleyebilsem…:((( Başaramazsam tarife baka baka anlarsınız artık değil mi??
 
Afiyet olsun… İyi geceler diliyorum…
 


Ama sanırım başardım… 🙂

Güncelleme

İyi geceler hepinize…

Dışarıda gökler gürler, şimşekler çakarken ben bloğumu adam etmeye çalışıyorum. 18. katta çatıdan gelen yağmur sesi de ayrı bir ürküntü yaratıyor…

Umarım Gümüldür’de yağmıyordur, daha doğrusu gök gürüldemiyordur. Annem pek korkar…

Daha bu blog işine alışamadım gördüğünüz gibi…

Yapacaz bişiler… İzlemeye devam..:))

Sevgiler…

Merhabaa…

Gecenin bir yarısında sanırım blogumun ilk cümlelerini yazabiliyorum…

Uzun zamanlar buralarda birlikte olma dileğiyle..

Şimdilik iyi geceler…